Yıldız Nedir? Nasıl Oluşur? Özellikleri ve İsimleri

Yıldız nedir? Yıldızlar nasıl oluşur? Yıldızların özellikleri ve en çok bilinen yıldızların isimleri nelerdir gibi sorularınızın cevaplarını yazımızda bulacaksınız.

Geceleyin yıldızlara baktığımızda, eski çağlarda insanların niçin yıldızları gökyüzünün karanlık çatısına iliştirilmiş titrek ışıklar gibi hayal ettiklerini anlamamız çok güç olmaz. İlk kez bir yıldızın uzaklığının ölçülmesi, Dünya’nın yıldızlara ve yıldızların birbirlerine devasa uzaklığı ancak 1838’de kabul görmüştür. 20. yüzyılın ilk yarısında fizik bilimindeki gelişmeler, yıldızların bileşimini ve yapısını, onlara güç veren nükleer enerji kaynaklarını anlamamız için gerekli şartları sundu. Bu sayede günümüz astronomları yıldızlar ve geçirdikleri evrim konusunda kapsamlı bir anlayışa sahiptir.

Peki yıldız nedir, bir yıldız nasıl oluşur? cevapları yazımızın devamında.

Yıldızların Oluşumu

Yıldızların doğuş, ince bir gaz ve toz bulutunun derinliklerinde başlar. Belki de yakınındaki yıldızların doğuşu ya da ölüm yüzünden bulutlar çökmeye başlar.

Kütle çekiminin etkisiyle alçalan gaz ısınarak bir ön-yıldıza dönüşür, böylece perdeleyici bir gaz ve toz kozasmın içinden kızılötesi ışıklarla sıcak bir parıltı saçar.

Güneş gibi bir yıldızın oluşumu milyonlarca yılı alır. Daha sonra varlığının asıl aşamasına geçer ve kararlı bir ana sekans yıldızı olarak 10 milyar yıl kadar yaşar.

Oluşumundan yaklaşık 10 milyar yıl sonra, Güneş çekirdeğindeki hidrojen yakıtını tüketecek, ama dışarıya yaydığı enerji daha da artacak ve şişerek kırmızı bir deve dönüşecektir.

Bir dev olarak belki bir milyar yıl kadar yaşadıktan sonra, Güneş dış katmanlarını dışarıya atacak ve soğuyan çekirdeği çevreleyen kısa ömürlü bir gezegen nebula haline gelecektir.

Güneş gözden yavaşça uzaklaşırken, soğumayı yavaşlatmaya yetmeyen çok az ya da sıfır düzeydeki nükleer kaynaşmadan dolayı milyarlarca yıl bir beyaz cüce olarak yaşayacaktır.

Yıldız Türleri

Yıldızlar büyüklük, renk ve sıcaklık bakımından farklılık gösterse de, hepsi temelde çekirdekleri içindeki nükleer tepkimelerle güç kazanan büyük, sıcak gaz toplarıdır. Bir yıldızın ömrünün büyük bölümünde, bu tepkimeler hidrojeni kaynaştırarak helyuma dönüştürür. Bir yıldız ömrünün sonlarında bu ana sekans evresini geride bırakır; helyumu karbon ve daha ağır elementlere dönüştüren dev bir cisim haline gelir. Her iki süreçte de maddenin ufak bir kısmı enerjiye dönüşür; bunu sağlamak için yıldızın çekirdeğinde gerekli olan sıcaklığın on milyonlarca derece olduğu hesaplanmıştır.

Ana sekans evresindeki bir yıldızın ayına özelliklerini belirleyen ana etken kütlesidir, yani içerdiği madde miktarıdır. Yıldızlar Güneş kütlesinin onda birinden az düzeyden, Güneş kütlesinin elli katını aşkın düzeye kadar uzanan bir kütle çeşitliliği gösterir. Bu sıralamanın en tepesinde, Güneş’ten sadece birkaç kat büyük olan, ama mavi-beyaz yüzeylerinden Güneş’ten yüz binlerce kat daha fazla enerji yayan ve nadir rastlanan yoğun yıldızlar yer alır. Güneş 6 000°C yüzey sıcaklığıyla hafif sarı bir renktedir. Ana sekans evresinde olan ve Güneş’ten biraz daha küçük ve daha az yoğun bir yıldız, belki yüzde 1’in altında bir oranla daha az parlak, daha soğuk ve kırmızı bir renk tonunda olur. Bu tür kırmızı cüce yıldızlar ancak yakından görülebilir, ama galaksideki en yaygın yıldızlardır.

Yıldızların ömürleri

Yıldızlar ana sekans ömürlerinin sonunda şişerek dev ya da süper dev yıldıza dönüşürler. Bunların en büyükleri, Güneş’ten binlerce kat daha büyük ve milyonlarca kat daha parlak olan soğuk kırmızı yıldızlardır. Dev yıldızların birçoğu son demlerini ancak Dünya büyüklüğünde beyaz cüceler olarak, eski yıldızların donuk soluk parıltılı közleri olarak yaşarlar.

En yakın yıldız bir ışık noktası olmanın ötesinde, görebildiğimiz tek yıldız olan Güneş, Samanyolu’nun orta büyüklükteki yıldızlarından biridir. Yüzeyi aşağı yukarı 11 yıllık bir aktivite çevrimi sergiler. Bunun en belirgin dışavurumları, çevrimin seyri sırasında sayıca iniş ve çıkışlar gösteren güneş lekeleridir. Güneş lekeleri çoğu kez Dünya’dan daha büyüktür. Görece koyu bir görünüm taşımaları, çevrelerine göre biraz daha soğuk olmalarına yol açan manyetik etkilerden kaynaklanır. Güneş lekeleri birkaç dakika sürüp parlak biçimde ışıldayan ve uzaya sıcak gaz yayan güneş alevleri gibi başka aktivitelerin de merkezidir. Bu gaz Güneş’in manyetik alanıyla aktarılır ve bazen Dünya’ya çarparak kutupların yakınında yoğun ışık oyunlarına, telsiz iletişiminin ve bazen elektrik enerjisi sistemlerinin bozulmasına yol açar.

Güneş’in yıldızlara etkisi

Ani bir alev patlaması, Güneş’in korona diye bilinen sıcak dış atmosferinden dışarıya daha genel akışı artırır. Diğer belli yıldızlardan çıkan devasa akışlara göre, bu güneş rüzgarı daha hafiftir. Güneş ömrü boyunca güneş rüzgarı sonucunda çok az kütle yitirirken, daha büyük yıldızlar bu yoldan kütlelerinin epeyce bir bölümünü savurabilirler.

Başka bazı yıldızlarda da Güneş’inkini andıran aktivite çevrimleri olduğu gözlenmektedir. Yüzeylerindeki lekeleri göremesek de, aktivite değişikliklerine eşlik eden hafif parlaklık değişikliklerini saptayabiliriz.

Güneşin manyetikliği dış katmanlarındaki elektrik akımlarının akışından kaynaklanın ama malzemesinin çoğu, enerjinin üretildiği çekirdeğinde sıkışmıştır. Son yıllarda astronomlar helyosismoloji denen teknikten yararlanarak, Güneş yüzeyinin altını incelemeye başlamışlardır. Bu yoldan sağlanan bilgiler, Güneş’in yapısına ilişkin resmi netleştirmeye katkıda bulunmaktadır.

Bir yıldızın hayatı bir yıldızı içeriye doğru çekmeye çalışan kütle çekimi ile dışarıya doğru iten sıcak gaz basıncı arasında sürekli bir savaş vardır. Bu savaş, kütle çekiminin yıldızlararası gaz bulutunun küçük bir parçasını çökertmeye yönelmesiyle başlar. Bulut alçaldıkça çekirdeğindeki sıcaklık yükselir ve zamanla hidrojen kaynaşarak helyuma dönüşür. Sıcak gazın gittikçe artan basıncının kütle çekimine direnmesiyle birlikte çöküş yavaşlar. Sonunda çöküş durma noktasına varır; ön-yıldız artık kararlı bir ana sekans yıldızı haline gelmiştir.

Güneş gibi bir yıldız, çekirdeğinde hidrojeni helyuma çevirerek yaklaşık 10 milyar yıl böyle bir denge halinde kalır; bu arada sıcaklığı ve parlaklığı biraz artar. Güneşimiz şu anda ana sekans evresini neredeyse yarılamış durumdadır.

Güneş ve Dünya’nın ilişkisi

Yaklaşık 5 milyar yıl sonra, galaksi merkezi etrafında 20 kadar dönüşü tamamladığında, Güneş hızlı bir büyüme sürecine girecektir. Büyüklüğü iki katma ulaştığı zaman, Dünya’daki okyanuslar tamamen buharlaşmış olacaktır. Sonunda, Güneş şu anki halinin belki yüz katı büyüklüğünde ve bin katı parlaklığında kırmızı bir dev haline gelecektir. Merkür, Venüs ve Dünya’yı saracak, Dünya’nın atmosferini buharlaştıracak ve sonunda gezegenimizi içeriye doğru sarma’ bir batışla yokluğa sürükleyecektir.

Daha soğuk ve daha düşük kütleli yıldızlar da benzer bir yolu takip edecektir; ama bu öylesine uzun bir zaman dilimidir ki, en yaşlı yıldızlar bile sakin ana sekans evrelerini henüz tamamlayamamıştır. Buna karşılık, yoğun yıldızlar nükleer yakıtlarını daha savurgan bir hızla tüketmekte ve sadece birkaç milyon yıl içinde kırmızı devlere dönüşebilmektedir.

Güneş bir kırmızı yıldız haline geldikten sonra, çekirdeğinde helyumu karbona çevirecektir. Ne var ki, bu yeni enerji kaynağı, kütle çekiminin kaçınılmaz zaferini sadece bir süre geciktirebilecektir. Yaklaşık bir milyar yıl içinde, Güneş’in dış katmanlarının soyulup dökülmesiyle ortaya çıkacak beyaz cüce artığı milyarlarca yıl boyunca yavaşça soğuyacaktır.

Güneş’in kütlesinden yaklaşık sekiz kat büyüklükle hayata başlayan yıldızlar, ömürleri boyunca kütlelerinin büyük bölümünü dışarıya savururlar; ama varlıklarını bir beyaz cüce olarak sürdürmelerine elvermeyecek büyüklükte kalırlar. Bunun yerine, parlak süpernova patlamalar’ halinde eserek, geride geçiş izlerini gösteren nötron yıldızları ya da kara delikler bırakırlar.

Exit mobile version