Goygoy ne demek ve Osmanlı’da Goygoyculuk

Boş boş konuşmak ve işi kaynatmak anlamında kullandığımız “goygoy yapmak” deyiminin ne anlama geldiğini öğreneceğiz!

Çok “ciddi” bir başlık oldu ama aslında konumuz pek ciddi sayılmaz: boş boş konuşmak ve işi kaynatmak anlamında kullandığımız “goygoy yapmak” deyiminin ne anlama geldiğini öğreneceğiz!

Goygoygoygoycugoygoy yapmak artık dilimize yerleşmiş olsa da, pekçok eski kelimede olduğu gibi, bu kelimeyi de oldukça yanlış sayılabilecek bir anlamda kullanıyoruz.

“Sayılabilecek” kısmına bir işaret koymak gerek, sonradan neden böyle dediğimizi anlayacaksınız.

“Goygoy” kelimesi TDK sözlüğünde yer almıyor; ancak goygoycu olarak sözlüğe girmiş bile. Goygoycu’nu TDK karşılığındaki anlamı şu:

a. esk. 1. Muharrem ayında kapı kapı dolaşarak ve ilahiler okuyarak dilenen kimse. 2. Boşu boşuna, bilgisiz olarak, gereksiz yere çok konuşan kimse. 3. Şakşakçı. 4. mec. Dilenci.

Doğal olarak bu çok eksik bir tanım. Aslında, goygoycu, burada yazıldığı anlamda, bir dilenci değil. Biz dilenci deyince daha çok “hileli” birisini, insanların duygularını sömüren, bu işi ticaret için yapan kimseleri anlıyoruz; kelime anlamı olarak doğru olmasa da.

Gelgelelim, Osmanlı’da durum farklı. Nedeni ise, Osmanlı’nın dilencileri dahi kayıt altına alıp, onları koruma altına da almış olması. Kanuni Sultan Süleyman, 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet için Şehzade Cami‘ni yaptırıyor ve bu binada tavhane (tav, besi demek) inşa ettiriyor. Burada körlere (âmâ) sabah akşam yemek verildiğini biliyoruz. İşte goygoycular bu tavhaneye bağlıdırlar.

GoygoycularMuharrem ayında 7-8 kişilik gruplar halinde İstanbul sokaklarında dolaştırılır ve Hazreti Hüseyin için yazılmış bir mersiyeyi söylerlermiş. Bu mersiyenin ne olduğuna ulaşamadık. Halk da kendilerine aşure pişirilmesi için pirinç, buğday, fasulye ve nohut verirmiş. (Muharrem ayı boyunca aşure pişirilmesi de adettendir). Bu goygoycuları tavhane giydirir, başlarına sarık sarar ve her birine bir de omuz torbası verirmiş. Toplanan aşure malzemesinin bir kısmını da aşure pişirmek için alırmış; kalanı ise satılarak toplanan para goygoycuya harçlık olarak kalırmış. Yani bugün sokaklarda gördüğümüz, körlere arabesk ve kötü şarkılar söyletme geleneği,farklı bir şekilde Osmanlı’dan geçmiş sanıyoruz.

Exit mobile version