Tarihi geçmişi Milattan Önce 2000 yıllarına dayanan, Muğla’nın muhteşem ilçelerinden biri ve belki de en güzeli, Datça… Ege Bölgesi’nin sahip olduğu güzelliklerin hepsini fazlasıyla içinde barındıran Datça, yaz tatili için muazzam bir yerdir.
Knidos Antik Kenti’nin bulunduğu topraklara ev sahipliği yapan Datça, tarihi boyunca hüküm süren uygarlıklardan dolayı, çok kültürlülüğün en önemli merkezlerindendir. Karyalılar’ın ilk kez yerleştikleri bölgede en parlak dönem Dorlar zamanında yaşanmıştır. Knidos kenti de bir Dor kentidir. Lidya Egemenliği’ne de geçen Datça, Persler’in, Romalılar’ın, Bizans’ın ve Osmanlı’nın egemenliğinde de varlığını sürdürmüş, tarihi dokusunu bozmadan günümüze kadar ulaşmıştır.
“Tanrı, yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır.” Ünlü tarihçi Strabon, doğal güzelliği ve bol oksijen kaynağı olması sebebiyle Datça için bu sözü söylemiştir. Dünyanın en zengin oksijen kaynaklarından biri olan ilçe, bu açıdan Türkiye’de ilk sıradadır. Datça, çok büyük bir kısmının ormanlık alandan oluştuğu, dağlık ve engebeli bir arazi üzerinde kuruludur. Akdeniz İklimi’nin tipik özelliklerini taşıyan bölge, 52 adet muhteşem koyla bu iklimin hakkını fazlasıyla teslim etmektedir.
Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiği için, güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, aksine doğanın kendini yenilemesi ile her geçen daha da güzelleşen yarımadada, Karaincir Plajı, Hastanealtı Plajı, Billurkent Plajı, Periliköşk Plajı, Aktur Kamping Plajı başta olmak üzere çok sayıda mavi bayraklı plaj bulunmaktadır. Datça’nın en meşhur olduğu alanlardan biri de yatçılık turizmine çok uygun olmasıdır. Göcek, Bodrum, Fethiye arasında yat turizminin yaygın olduğu bir rotada bulunan Datça, tekne ve yat turizmini tercih edenlerin ilk duraklarından biridir. ‘Mavi Yolculuk’ adı altında düzenlenen tekne turlarıyla yarımadanın el değmemiş güzellikleri keşfedilebilir. Bunun dışında, Yunanistan’a ait Rodos ve Sömbeki Adaları’ndan Datça’ya çok sayıda turist gelmekte ve ülke turizmine katkı sağlamaktadır.
Datça’yı diğer ünlü tatil beldelerinden ayıran özellikleri; denizinin dünyanın en temiz denizlerinden biri olarak kabul edilmesi, fiyatların daha ucuz olması ve turistlerin kaliteli bir yaşam tarzına sahip olmalarıdır. Yurtdışında adı pek duyulmadığı için yabancı turistlerce çok tercih edilmeyen Datça’ya gelen turistler bu sayede daha kaliteli, görgülü ve saygılıdır.
Datça sağladığı avantajların yanında, dezavantajları da olan bir yer. Yolları oldukça virajlı ve sıkıntılı olan ilçeye kendi aracımız dışında başka bir ulaşım yolu tercih ettiysek, tatilimiz biraz zorlu geçebilir. Palamut Bükü, Hayıt Bükü, Ova Bükü gibi tertemiz koylara şehir merkezinden çok servis bulunmadığı için bu güzel yerleri görmekten mahrum kalabiliriz.
Akdeniz İklimi’nde yetişen zeytinin en kalitelileri bu yarımadada bulunabilir. Zeytinyağının lezzeti de oldukça meşhurdur. Çarşıyı gezerken çok sayıda dükkanda zeytinyağından yapılan sabun, şampuan, vücut yağı gibi kişisel bakım ürünlerinden bulmak da mümkündür. Ayrıca, bölgede yetişen badem, Türkiye’nin en iyi bademi olarak gösterilmektedir.
Yaz mevsiminde birçok festival ve eğlencenin düzenlendiği Datça, tatilini geçirmek için burayı tercih edenleri asla pişman etmeyecektir. Denizin her tonunun görülebileceği bu tarihi yarımada, Ege Bölgesi’nin kendine has güzellikleriyle tam bir tatil cennetidir.
