Çekirdek Enerjisi Nedir?

Çekirdek enerjisi nedir? Nerelerde kullanılır, çekirdek enerjisi üretim mi ve kullanılmasıyla ilgili bütün detaylar yazımızda.

İlk Çekirdek Enerji Santrali;

Bir çekirdek enerji santralinde elektrik üretimi, ilk defa 1951 tarihinde ABD’nin Idaho Eyaletinde gerçekleştirilmiştir. Bugün 26 tane ülkede var olan 500’ün üstünde kimyasal reaktör, 200.000 MW civarında elektrik gücü üretmekte olup bu miktar, yaklaşık günde 10 milyon varil petrole eşdeğer bir elektrik gücüdür.

Elektrik Enerjisini Reaktörlerden Elde Eden Ülkeler;

Fransa, Belçika, ve Tayvan ülkeleri elektriklerinin yarıdan fazlasını reaktörlerden elde eden ülkelerdir. Finlandiya, İsveç, İsviçre, Bulgaristan ve Japonya gibi ülkeler bunların hemen arkasından gelenlerdir. A.B.D’de üretilen kendi enerjisinin yaklaşık yüzde 20 sini çekirdek enerjisinden karşılamaktadır. Bu yüzde, Dünya ortalamasının biraz üstünde seyreden bir yüzdedir. Çekirdek enerji teknolojisinin bütün başarısına rağmen bu ülkede 1979 yılından beri yeni çekirdek güz santraller planlanıp yapılmamıştır.

A.B.D’nin Yeni Çekirdek Güz Santrallerini Yapmamasının Sebebi;

1979 yılının mart ayında soğutma sisteminde meydana gelen aksaklılar nedeni ile Pensilvanya‘nın “Three Mile” adasında yer alan üç reaktörden bir tanesini çalışamaz hale getirdi ve bu nedenle bir miktar radyoaktif maddeyi çevreye yaydı. Bir çekirdek reaktörü atom bombası gücünde patlamasa da büyük toplulukları tehlikeye atacak kadar bozukluklar yaşatabilir. Yaşanan bu sıkıntının ardından gerçek bir felaketten ucu ucuna sıyrılmakla beraber “Three Mile” Adası olayı çekirdek enerjisi ile ilgili tehlikelerin ne denli gerçek olduğunu açıkça göstermiş oldu.

Amerikada Çekirdek Enerji Üretiminin Durması;

1979 yılından sonra yeni kullanılacak olan enerji reaktörlerinin öncekine göre daha güvenli olması artık şart olmuştu. Bu durum hali hazırda yüksek olan enerji maliyetlerinin daha artmasına sebep oldu. Bununla birlikte ABD’de elektrik ihtiyacı bu dönemde gerileyen sanayi endüstrisinden dolayı beklendiği kadar hızlı artış göstermiyordu. Tüm bu gelişmelere bakıldığında aslında bu tür enerji üretimine aslında sanıldığı kadar ekonomik değildi ve artık ABD’de çekirdek enerjisi kullanımının yayılması da durmuş oldu.

Çernobil Reaktöründe Yaşanan Kaza 1986;

Nisan 1986’da ciddi bir kaza meydana geldi. O zamanki oluşan kaza, Sovyetler Birliği’ndeki 100 mw’lık Çernobil reaktörünü ciddi derecede tahrip etti. Atmosfere fazla miktarda radyoaktif malzeme girdi ve rüzgarlarla dünyanın değişik bölgelerine bu şekilde taşındı. Reaktör civarındaki yerleşim merkezleri derhal acil bir şekilde tahliye edildi. Işınıma maruz kaldıklarından yüzlerce santral ve kurtarma işçisi bu yaşanan kaza sonrası feci bir şekilde can verdi. Özellikle yiyeceklerin radyonüklütlerle yaygın bir biçimde kirlenmesi sonucu bu durum, gelecek yıllardaki nesillerde kanser ölümlerini çokça arttıracaktır.

Çernobil Kazasından Sonra Ülkelerin Çekirdek Güvenliği Hakkındaki Endişeleri Artmaya Başladı;

ABD’de “Three Mile” adasından sonra olduğu gibi Avrupa’da Çernobil faciasından sonra kamuoyunun çekirdek programlarının güvenliği hakkındaki endişeleri giderek artmaya başladı. Bazı ülkeler örneğin İtalya, yeni reaktör yapma ve planlama çalışmalarını terketti. Bazı mevcut durumda var olan reaktörleri de kapamayı düşünmeye bile başladı. Diğer bazı ülkeler de örneğin Fransa ülkesi, çekirdek programlarının gerisindeki mantık Çernobil‘e rağmen bunları sürdürüp devam edecek kadar kuvvetli olarak kalmış oldu.

Çekirdek Atıklarının Gömülmesi İçin Uygun Yerlerin Araştırılması;

Radyoaktif çekirdek atıklarını yerin derin bölgelerine gömmek şu anda onlardan kurtulmanın en iyi ve uzun vadeli yolu olarak gözükmektedir. Gömülecek doğru yerin özelliklerini saymak kolay olmakla birlikte, böyle bir yerin bulunması da bir hayli zor bir durumdur. Gömülecek yerde aranan özellikler; Deprem olasılığı az ve jeolojik açıdan kararlı bir yer olmalı, civarında kalabalık merkezler yer almamalı – bulunmamalı. Isı ve ışınım etkisi ile parçalanmayan fakat delinmesi kolay bir kaya türü olmalı ve yakın bölgesinde kirlenebilecek yer altı suyu asla bulunmamalıdır. Önümüzdeki yüzyılın başlarında bu atıkların gömülmesine başlamayı planlayarak gömülecek uygun yerlerin bulunması çalışmaları hızlı bir şekilde sürdürülmektedir.

Exit mobile version