Abraham Lincoln Kimdir?

Amerika Birleşik Devletleri’nin on altıncı başkanı olan Abraham Lincoln 12 Şubat 1809 tarihinde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Kentucky yakınlarında doğan Abraham Lincoln, marangoz ve çiftçi olan Thomas Lincoln  ile Nancy Lincoln’ın çocuğudur. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya geldiği düşünülmektedir.  Okul yaşamı çok kısa sürmüştür.

Babası çiftliğini kaybedince 1816 yılında Indiana’ya göç etmek zorunda kalmışlar ve hemen ardından annesini hastalık sonucu kaybetmiş ve babasının tekrar evlendiği Sarah Bursh tarafından büyütülmüştür. Ama üvey annesi olan Sarah Bursh, Abraham Lincoln’ı kendi evladı gibi büyütmüştür. Hatta okuma zevkini ona üvey annesinin aşıladığı söylenir. 1830’lu yıllardan sonra artık kendi başına yaşamaya başlamış, New Orleans ve New Salem de çalışmış ilk kez New Salem’den millet meclisi üyeliği seçimlerine adaylığını koymuştur. Ama yeterince tanınmadığı için seçimi kaybetmiştir. 1836 yılında kendi çabası ve çalışmasının sonucunda hukuk diploması almaya hak kazanmış, 1842 yılında Mary Todd ile evlenmiştir.  Bu evlilikten dünyaya gelen dört çocuğunun üçünü küçük yaşta kaybetmiştir.

Siyasete her zaman ilgi duyan Lincoln 1854 yılında köleliğe karşı bir kampanya başlatmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyetçi partide şansını denemek istemiş ve bu partide çalışmalarına devam etmiştir. 1860 seçimlerinde başkanlığa aday olmuş ve büyük bir farkla seçimi kazanmıştır. Ne yazık ki seçilmesiyle birlikte ülkede ortaya çıkan iç savaşla uğraşmak zorunda kalmış,  iç savaşı önlemek için rakiplerini kabinesine almıştır. Ocak 1863’te köleliğin tamamen kaldırılacağını bildirmiştir. 1864 tekrar başkan seçilmiştir. Lincoln seçimden hemen sonra yaptığı bir konuşmasında iç savaş sonucu birbirine düşman olan kuzey ve güney arasındaki düşmanlığın ortadan kalkması gerektiğini açıkça dile getirmiş ve bu konuşmasından üç gün sonra bir tiyatro oyunu izlerken, genç bir oyuncu tarafından vurularak öldürülmüştür.

Lincoln’ı unutulmaz kılan çalışması köleliğe karşı verdiği mücadeledir. Bu açıdan bakıldığında insanlık ona çok şey borçludur. Bir de oğlunun öğretmenine yazdığı ünlü bir mektup vardır ki her sözcük insanı derinden etkiler. “ Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi…” Bu mektuptan alınmış bir tek cümle ama düşününce ne büyük bir anlam yüklü olduğunu görmemek mümkün değil.